Hikayesi olan ilahiler albümde toplandı

Allah ve peygamber sevgisiyle kaleme alınan güfte ve besteler aynı albümde toplandı.

Hikayesi olan ilahiler albümde toplandı
GİRİŞ 15.07.2014 13:01 GÜNCELLEME 15.07.2014 13:01 KAYNAK AA

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ, aralarında Sultan 3. Murad, Yunus Emre ve Dede Efendi'nin de bulunduğu sanatçıların, Allah ve peygamber sevgisiyle kaleme aldıkları güfte ve besteler ile hikayelerinden oluşan "Hikayesi Olan İlahiler" albümü hazırladı.
 

Kültür AŞ'den yapılan açıklamaya göre, ramazan vesilesiyle tasavvuf müziğinin 12 güzide ilahisi, hikayeleriyle birlikte tek albümde yayınladı.

"Hikayesi Olan İlahiler" adıyla yayınlanan albümün solistliğini, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ubeydullah Sezikli yaptı.

Albümde, 3. Murad, I. Ahmed, Yunus Emre, Nabi, Nureddin Cerrahi, Yaman Dede ve Dede Efendi gibi şair ve bestekarların, Allah ve peygamber sevgisiyle kaleme aldıkları güfte ve besteler yer alıyor.

Albümde, aralarında, "Uyan ey gözlerim gafletten uyan", "Ben dervişim diyene", "Ey Fatıma", "Kaside-i Bürde", "Kurban İlahisi", "Yürük Değirmenler Gibi" ve "N'ola tacım gibi başımda taşısam" adlı ilahiler hikayeleriyle yer alıyor.

İlginç hikayeler

Albümde yer alan bazı ilahilerin hikayeleri şöyle:

- Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan: Bu ilahinin sözleri, sabah namazına uyanamayan Allah ve Peygamber aşkıyla yaşayan Sultan III. Murad'ın, nefsini muhasebeye çekmesi neticesinde kaleme alındığı bilinir.

"Uyan ey gözlerim gafletten uyan/Uyan uykusu çok gözlerim uyan/Azrail'in kastı canadır, inan/Uyan ey gözlerim gafletten uyan/Uyan uykusu çok gözlerim uyan" sözlerini içeren eser, Enderun'da eğitim gören ve Osmanlı müziğine önemli hizmetlerde bulunan Ali Ufki Bey (1610-1675) tarafından bestelendi.

- Dil Beytini Pak Eden: Sultan III. Ahmed (1703-1730), bir gün, Cerrahi Tarikatı Şeyhi Nureddin Cerrahi Hazretlerini dua etmesi için saraya çağırır ve onun ilminden, sohbetinden istifade etmek amacıyla geceyi de sarayda geçirmesini rica eder. İki sultanın saraydaki sohbeti devam ederken, şiddetli bir rüzgar çıkar ve bütün kandilleri söndürür. Çerağcılar kandilleri yakmayı bir türlü başaramaz. Bunun üzerine Nureddin Cerrahi Hazretleri, pencereden rüzgara doğru "Ya Hu" der ve rüzgar diner, kandiller yanar. Şeyh hazretleri bu hadise üzerine "Dil Beytini Pak Eden" güftesini söyler.

Ben Dervişim Diyene: Menkıbeye göre, Yunus Emre'nin bütün şiirleri, vefatından uzun yıllar sonra Molla Kasım adında bir kimsenin eline geçer. Molla Kasım, dere kenarına oturur ve dine aykırı olduğu gibi çeşitli bahanelerle şiirlerin bir kısmını yakar, bir kısmını dereye atar.

Şiirlerin geri kalanını da imha ederken bir şiirin son beyti gözüne ilişir: "Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme / Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir." Bu keramet karşısında Molla Kasım Efendi, Yunus Emre'nin Allah dostu bir zat olduğunu anlar ve yakmadığı, suya atmadığı şiirleri bir hazine gibi saklar.

Dede Efendi'nin son eseri

- Yürük Değirmenler Gibi: Klasik Türk müziğinin büyük bestekarları arasında kabul edilen, Mevlevi dedesi Hammamizade İsmail Dede Efendi, Mevlevihanede çilesini doldurduğu günlerde yaptığı bir besteyle Sultan III. Selim'in dikkatini çeker, bu sayede sarayda itibar görmeye başlar ve Enderun'da hocalık yapar. II. Mahmud döneminde de devam eden bu durumu, tahta geçtiğinde henüz çok genç yaşta olan Abdülmecid döneminde değişir.

Sultan Abdülmecid'in Batı müziğine duyduğu ilginin klasik Türk müziğine verilen önemin önüne geçmesi karşısında Dede Efendi'nin rahatsızlık duyduğu bilinmektedir. Bu sebeple İsmail Dede Efendi'nin, talebesi Dellalzade İsmail Efendi'ye "İsmail bu oyunun tadı kaçtı" dediği söylenmekte ve aynı yıl padişahın izniyle Hac vazifesi için kutsal topraklara gittiği bilinmektedir.

Mekke'de kolera salgınına yakalanan Dede Efendi, bir Kurban Bayramı'nda doğduğu gibi, yine bir Kurban Bayramı'nda vefat etmiştir. Dede Efendi'nin son verdiği eser, Yunus Emre'nin haccı terennüm eden "Yürük Değirmenler gibi" şiirinin bestesi olmuştur.

Eserin sözleri şöyle: "Yürük değirmenler gibi dönerler/El ele vermişler Hakk'a giderler/Gönül Kabesini tavaf ederler/Muhammed'in kösü çalınır burada/Derviş Yunus ider gör n'oldu bana/Aşkın muhabbeti dokunur cana/Aklını başına devşir divane/Muhammed'in kösü çalınır burada"

"Gördüm ve yazdım"

Ey Mihr-i Layezalin Mehtab-ı Müsteniri: Cerrahi Asitanesi Postnişini İbrahim Fahreddin Efendi, bir ada gezintisi sırasında dönemin önemli şairlerinden Hüseyin Siret Bey'e "Siret Bey! Hoş, iyi şairsiniz ama neden Peygamber Efendimiz'e dair bir şiiriniz yok " diye sorar. Hüseyin Siret Bey de mahcup ve mahzun bir halde "Görmedim ki efendim, nasıl yazayım " diye cevap verir.

Fahreddin Efendi tebessüm eder, "Görürsün, yazarsın inşallah" diye dua eder. Hüseyin Siret Bey, ertesi günün sabahında tekkeye gelir ve elindeki "Ey Mihr-i Layezalin Mehtab-ı Müsteniri" ilahisinin sözleri bulunan kağıdı uzatıp, "İşte şeyhim! Gördüm ve yazdım" der. Bu Naat-ı Şerif, yine Cerrahi Asitanesi Postnişinlerinden Safer Dal Efendi tarafından bestelendi.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL