Hicretin ilk durağı! Son hali görüntülendi

Hicretin ilk durağı Sevr Dağı ve mağarası.

Hicretin ilk durağı! Son hali görüntülendi
GİRİŞ 08.06.2017 17:22 GÜNCELLEME 08.06.2017 17:29
ÖNEMLİ KONULAR

MUHSİN BAY: Sevgili Haber7 okurları şuan Efendimizin mübarek ayaklarının asırlar öncesine ait izlerini takip ediyoruz, Sevr Dağının eteklerinde..

O herkesi göndermişti sağsalim. Arkadaşlarını, ümmetini düşünüyordu..

Müşriklerin eziyeti her geçen gün artıyordu.

Hüzün yıllarında; koruyup kollayan amcası Ebu Talib’i, en sevdiği Hz. Hatice’yi kaybetmişti. Tüm bunların üstüne bir de Taif’te taşlanmıştı Kainatın Efendisi..

Yalnız kalmıştı Mekke sokaklarında..

Sadece ikinin ikincisi Hz. Ebubekir, O’ndan gelecek haberi bekliyordu..

Ve Ali (r.a) çocuk bedeni ile kainatın efendisi için canını vermek için bekliyordu mızrakların gölgesinde..

O kendini değil ashabını, ümmetini düşünüyordu..

Ve vahiy meleği Mekke’nin semalarından bir haberle kanatlarını indiriyordu yeryüzüne..

Tarih 622 yi gösteriyordu..

Bu bir hicretti insanlığın kalbine giden.. ve asla bir ayrılış değildi.

Bu Yeryüzü Tarihinin en önemli yolculuğu olacaktı..

Tarih kitapları İnsanlık Tarihi’nin en önemli şahsiyetini yazarken 15 asır sonra, hicretine ayrı bir başlık açacaklardı..

Atası İbrahim’in şehrinden, annesi aminenin kucağından ve babası Abdullah’ın yetim bıraktığı, Mekke’lilerin terkettiği son elçi;  ençok sevdiği kutlu şehirden “birgün geri dönmek için’’ ayrılacaktı..

Şimdi gelin kıymetli hocamızın sesine kulak verelim. Hocam Hz. Peygamber’in hicreti nasıl gerçekleşti? Bizi asırlar öncesinin o günlerine bir yolculuğa çıkarırmısınız..?

NECMETTİN NURSAÇAN: Kıymetli Refikim Muhsin bey ne güzel giriş yaptınız. Evet Hicret sadece bir yolculuktan ibaret değildir..Bakınız siyer kitaplarımızda kısaca olay şöyle cereyan etmiştir. Kureyşliler Efendimizi öldürme planları yapmakta idiler ve toplanmışlardı. Şöyle diyorlardı:

- Ebu Cehil;

-Kureyş'in bütün kabilelerinden birer temsilci seçelim. Bunlar aynı anda hücûm edip Muhammed (s.a.s.)'i bir hamlede öldürsünler. Kimin vurduğu, kimin darbesiyle öldüğü belli olmasın. Böylece kanı bütün Kureyş kabîlesine dağılsın, Hâşimîler bütün Kureyş kollarına karşı çıkamayacaklarından kan davasına kalkışamazlar”dedi.

 Ebû Cehil'in teklifi ittifakla kabûl edildi.

Kureyşlilerin bu korkunç plânını Cibril- Emin Cebrail (a.s.) Peygamber Efendimize haber verdi. "Bu gece, her zaman yatmakta olduğun yatağında yatmayacaksın, evini terkedeceksin..." dedi. Böylece Peygamberimize de hicret için izin verildi.

MUHSİN BAY: Hocam Efendimiz (S.A.V) Cebrail Aleyhisselam’dan Allah’ın bu emrini alınca ilk ne yaptı?

NECMETTİN NURSAÇAN: Muhsin bey kardeşim kıymetli Haber7 okuyucuları efendimiz ilk olarak Mekkeli müşriklerce de kabul edilen özelliklerinden biri Muhammed’ül Emin sıfatı gereğince hareket ediyor. Peki ne yaptı ilk?

Peygamberimiz Hz. Ali'yi çağırdı.

"Ben Medine'ye gidiyorum. Sen bu gece benim yatağımda yat, hırkamı üstüne ört. Müşrikler beni yatıyor sansınlar, onlara bir şey sezdirme. Sabahleyin şu emânetleri sâhiplerine ver. Ondan sonra sen de hemen gel" dedi.”

Sevgili peygamberimizin evinin etrafı her kabileden seçilen eli kılıç tutan bir eşkıya tarafından kuşatılmıştı. Sevgili Peygamberimiz Hz. Ali’yi çağırdı. Peygamberimize emanetler vardı halktan. Güvenilir insan diye altınları, gümüşlerini, paralarını veriyordu.

Sabahleyin evinden çıkarken hep birden saldırıp öldüreceklerdi. Hz. Ali, Rasûlullah (s.a.s.)'in yatağına yattı. Hz. Peygamber (s.a.s.) eline bir avuç kum alıp, evini çeviren müşriklerin üzerine saçtı. Saçılan kum taneleri cânilerden herbirine isâbet etmiş, hepsi de derin bir uykuya dalmışlardı. Rasûlullah (s.a.s.) "Yâ-Sîn Sûresi"nin başından:

"Biz onların önlerine ve arkalarına birer sed çektik, böylece gözlerini perdeledik. Onlar artık elbette görmezler" anlamındaki 9'uncu âyetine kadar olan kısmı okuyarak, aralarından geçip gitti. Müşrikler Hz. Muhammed (s.a.s.)'in yatağında yattığını sanıyorlardı. Sabahleyin, yatakta yatanın Ali olduğunu görünce, donakaldılar, ne yapacaklarını şaşırdılar; hiddetlerinden çıldıracak hâle geldiler. Hemen her tarafı aramağa koyuldular. Mekke'yi alt üst ettiler. Fakat Hz. Peygamber yoktu.

Yani Peygamber Efendimiz benim evimin etrafı kuşatıldı ben ne yapayım ben can derdindeyim demedi. Hz. Ali’ye emanetleri teslim etti. Şu filanın altını, şu filanın gümüşü, şu filanın parası sen yatağıma gireceksin ben şimdi çıkıp gideceğim. Yerden bir avuç toprak aldı.

Yasin Süresinden “Onların önlerine duvar gerdik, önlerine duvar gerdik onlar görmezler.” ayetini okuyup o bir avuç toprağı yüzlerine serpti. Efendimiz ayrıldı gitti.

 Biraz sonra onlar birbirlerine:

-Ya yüzündeki toprak ne?

-Ne toprağı?

-Ya seninki de toprak.

-Yoksa büyü mü yaptı ya.

- Göz göre göre elimizden kaçırdık mı?

Muhammed (s.a.s.)'i bulana 100 deve verilecek, diye ödül koydular. Bu haber duyulunca, ne kadar, cânî, katil varsa, hepsi etrâfa yayıldı. Mekke'de ve Mekke dışında, intikam duygusu ile Hz. Peygamber (s.a.s.)'i arıyorlardı.

Rasûlullah (s.a.s.), gece evinden ayrıldıktan sonra Kâbe'yi tavâf etti. "Ey Mekke, sen Allah katında yeryüzünün en hayırlı ve bana en sevimli yerisin; eğer çıkmak zorunda bırakılmasaydım, senden ayrılmazdım", dedi.

MUHSİN BAY: Muhterem hocam ikinin ikincisi, Peygamber Efendimizin can yoldaşı ve yol arkadaşı Hz. Ebubekir Efendimiz durumu nasıl öğrendi?

NECMETTİN NURSAÇAN: Muhsin bey kardeşim bakınız en sadık dostu O’nu yalnız bırakmıyor herkesi gönderiyor efendimiz ama o kalıyor yanıbaşında.Heyecanla bekliyor ki Vahiy gelsin ve O’nunla bu çileli yolculuğa çıkma ile şerefleneyim diye bekliyor,sonunda ne olursa olsun ölümde olsa O’nunla beraber olsun diyor adeta.Gelelim hicret emrinin ilk dakikalarına.Müşrikler  yana yakıla Efendimizi arayıp dursunlar. Sevgili Peygamberimiz, Hz. Ebubekir efendimizin öğle vakti evine geliyor. Onlar içeriden görüyorlar.

Hz Ebu Bekir:

‘Allah elçisi öğlen vakti gelmezdi ama acaba hicret için Rabbim izin mi verdi?’’  Heyecanla hemen soruyor:

-Ya Resulallah yoksa Rabbim izin mi verdi?

-Evet, hicret için izin verdi. Ebubekir aileni çocuklarını çıkar. Özel bir şey konuşacağım.

-Ya Resulallah bunlarda senin evlatların çıkarmaya gerek var mı?

-Peki öyleyse. Rabbim hicret için izin verdi.

- Benle beraber mi?

-Evet seninle beraber deyince hıçkıra hıçkıra ağlıyor.

Hz. Ayşe annemiz diyor ki:

”Bir erkeğin sevincinden böyle ağlayışına şahit oldum.”

Planlar yapılıyor. İşte şuan bu dağın gölgesinde bulunduğumuz Sevr Mağarasının tepesinde üç gün üç gece kalacaklar.

Peki, ne yiyip ne içecekler?

Hz. Ebubekir efendimizin kızı Hz. Ayşe annemizin ablası Esma yemek götürecek. Amr İbn-i fuara çoban. O da koyunların sütlerini kızgın taşlarda pişirecek ve getirecek. Hz. Ebubekir Efendimizin oğlu Abdullah da gündüz şehirde olacak. Gece dağın zirvesine istihbarat haber götürüp getirecek.

MUHSİN BAY: İslam Tarihinin bu en önemli yolculuğunun eşiğinde  aklımıza ve gönlümüze kazınan iki isim var hocam. Biri Hz.Ali, diğeri ise Hz. Ebubekir. Teslimiyetin ve fedakarlığın zirvesinde iki dev isim. Bu Sahabe-i Kiram Efendilerin dışında bilmemiz gereken isimler var mı hocam?

NECMETTİN NURSAÇAN: Kıymetli Haber7 okuyucularının dikkatini yolculuğun başlangıcından Mekke sınırlarından dışarı çıkıncaya kadar ve Hicret yolcularının izlerinin kaybedilmesine kadar geçen süreçte bakınız bu olayda üç gencin yiğitliği unutulmuyor.

Bir, Hz. Ali efendimiz o yatağın üzerinde birazdan kılıçlar şakıyabilir. O ne fedakârlık ki gül bahçesine girer gibi o yatağa giriyor.

İki, Hz. Ebubekir efendimizin oğlu Hz. Abdullah ne güzel feraset gündüz hiçbir şey yokmuş gibi Mekke müşriklerinin arasında ama geceleyin çıkıyor. Ne yapıyor, ne düşünüyorlar o haberi iletiyor. Efendimize istihbarat sağlıyor.

Üç, Hz. Esma annemiz ise yemek hazırlıyor. Düşünün o dağa çıkmak kolay mı? Esma annemizin ki o ne yiğitlik ki sarp dik dağı tırmanıyor. Hazırladığı yemeği oraya götürüyor. Bir ara işte azık hazırlarken bağlayacak bir şey yok. Kuşağını ikiye bölüyor. Birini birine diğerini de birine bağlıyor o yüzden “Çift Kuşaklı Esma” lakabını alıyor. Ve efendimizin yürüdüğü yolun üzerinden izlerini kaybettirmek için üstünden koyun sürüleri geçiriliyor.

Ama buna rağmen adamlar iz takip ede ede zirveye varıyorlar. Ve mağaranın önünde tartışıyorlar.

-İçeriye girelim mi?

-Girmeyelim mi?

-Girelim,

Birisi de diyor ki;

- Sen doğmazdan önce bu örümcek buraya ağ örmüş, bu güvercin buraya yuva yapmış.

 Ama içeriden Hz. Ebubekir efendimiz ve Peygamberimiz dışarıyı görüyor. Ayaklarını görüyor. Şöyle bir eğilseler onlarda görecekler. Ama işte o bıçak sırtı gibidir. İnsanlık ya olacak ya ölecek. O bir eğilme işte o olmuyor. Hz. Ebubekir paniğe kapılıyor. “Eyvah Ya ResulAllah yakalandık. Ben öldürülürsem feda olayım kurban olayım. Bir Ebubekir bin Ebubekir feda olsun. Ama size bir zarar gelirse Allah’ın dini nerede kalır?”

Efendimizin cevabı “Ne sanıyorsun Ya Ebubekir, bir iki ki üçüncüleri Allah. Üzülme Allah bizimle beraber.”

İnsanlık ya olacak ya ölecek. Bıçak sırtı gibi bir yolculuktur hicret. Rabbimiz, Allah dostu Sıddik Ebu Bekir, Cibril yardımcıları ve bütün melekler yardımcıları.. Yani basit gibi görünüyor ama son derece önemli bir mucize burada gerçekleşiyor. Hicret her adımı ile bir mucizedir İslam’ın yayılışında..  Rabbim bulunduğumuz bu kutsal toraklarda bizleri Hicretin her adımını tefekkür eden ve anlamaya çalışan salih kullarından eylesin inşallah..

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL