İstanbul'un üç büyük evliyası

Veli zatların kabirlerini ziyaret, Ramazan günlerinde yapılan işlerin başında geliyor. Dualar, evliyaların yüzü suyu hürmetine münevver merkatlerinde ediliyor. İstanbul'un makam olarak yüksek üç büyük evliyasını da bu kutlu halkalara dahil edin.

İstanbul'un üç büyük evliyası
GİRİŞ 19.07.2013 15:31 GÜNCELLEME 19.07.2013 15:31 KAYNAK ZAMAN
Bu Habere 5 Yorum Yapılmış
ÖNEMLİ KONULAR

Samet Altıntaş'ın haberi

Ramazan ayının bereketli havası, camilerde, türbelerde, mukabelelerde, teravihlerde hissediliyor. Bilhassa evliyaların münevver merkatleri, ziyaretçi akınına uğruyor. İstanbul'da huzuruna varılıp bir Fatiha okunacak çokça veli zat söz konusu. Ancak üç büyük evliya var ki ehl-i keşf ve alimler tarafından makamlarının yüksekliği özellikle belirtilmiş. "Kim bunlar?" dediğinizi duyar gibiyiz.

Hemen söyleyelim: Fatih Zeyrek'te Mehmed Emin Tokadî Hazretleri, Eyüp Nişanca'da Murad-ı Münvezî Hazretleri ve Üsküdar'da Abdülfettah Bağdadî Akrî Hazretleri. Ramazan'ı fırsat bilip türbe gezenler için haberimize konu edindiğimiz bu ulu zatların kabirlerine gitmenizi de tavsiye ederiz.

MEHMET EMİN TOKADİ HAZRETLERİ: 'Nasibi olanlar kabrimi ziyaret etsin'

1664 senesinde Tokat'ta dünyaya gelen Mehmed Emin Tokadi, ilim tahsiline memleketinde başlar. 1698'de İstanbul'a geldiğinde 34 yaşındadır. Burada Şeyhülislam Mirzazade Muhammed Efendi'den uzun müddet ders alır. Ayrıca Yedikuleli Hattat Abdullah Efendi'den de hat sanatını öğrenir. Hayatında dönüm noktası sayılabilecek zatla Mekke'de karşılaşır: Ahmed Yekdest Cüryanî Hazretleri. Mübarek beldede hocasından ilm-i tasavvufu öğrenir ve talebe yetiştirecek seviyeye gelince İstanbul'a avdet eder. Ömrünün ikinci Hicaz seferi diye adlandırılan evresinde Ahmed Nahlî'den hadis ilmini öğrenir. Tokadî Hazretleri Eyüp Sultan'ın türbedarlığını da yapar; ancak bir rivayete göre insanların hallerini beğenmediğinden bu vazifeden ayrılır. I. Mahmud'un İran seferini kazanmasında onun duasının mühim olduğu bildirilir. Türkçe, Arapça, Farsça eserler verir. Bu büyük zat, 1745 senesinde Hakk'ın rahmetine kavuşur. Vasiyeti üzerine İstanbul'a ilk kaldığı yer olan Pirî Mehmed Paşa medresinin avlusuna defnedilir. 81 senelik hayatını irşad ve tebliğ ile geçiren Tokadî Hazretleri'nin, "Nasibi olanlar kabrimi ziyaret etsin" dediği rivayet edilir. Biz de onun duasına iştirak ederek huzurdan ayrılalım: "Ömürlerinde bir kez bizi ziyaret eden imanlarını kurtarmadıkça vefat etmesin!"

Nasıl Gidilir?: Fatih ilçesinin Zeyrek semtinde yer alan kabir, İMÇ Çarşısı'nın karşısında bulunuyor. Fatih istikametine giden yolun sağ tarafından çıkan yokuş, Tokadî Hazretleri'nin kabrine ulaştırıyor.

ABDÜLFETTAH BAĞDADÎ AKRÎ HAZRETLERİ: Mevlânâ Halid'in talebesi

1778 senesinde Bağdat'ta doğan Abdülfettah Akrî, Mevlânâ Halid-i Bağdadî Hz.'nin talebesidir. Genç yaşta tefsir, hadis ve özellikle fıkıh alanında yetişir. Hocasının emri üzerine İstanbul'da halkı irşada başlar. İstanbul'a nefsine paye vermemek için yaya gelmesi, hocası tarafından da takdirle karşılanır. Hazret'in Üsküdar'da Nuh Kuyusu'ndaki dergahı dolup taşar.

Bunda şüphesiz nefsinin istediği şeyleri değil, istemediği işleri yapmasının payı vardır. Bu teveccüh saraya kadar gider ve paşalar, vezirler, komutanlar da dergahına gelir. Abdülfettah Bağdadî Hazretleri, 86 yaşına geldiğinde ömrünün sonlarına ulaştığını anlar. Talebelerini etrafına toplar ve vasiyetini verir. Muharrem'in ondokuzunda cuma günü, talebeleri başında Kur'an-ı Kerim okurken ruhunu Rahman'a teslim eder. Türbesine yirmi senedir Murat Cambaz isimli bir kişi hizmet ediyor.

Nasıl gidilir?: Mezarı, Üsküdar'da, Atik Vâlide Câmii'nden Karacaahmed Mezarlığı'na çıkan yolla Selimiye-Bağlarbaşı caddesinin kesiştiği köşedeki Şeyhülislâm Ârif Hikmet Bey kabristanında. Bir başka tarifle türbe, Kadıköy istikametine gidilen yolda Zeynep Kamil'e gelmeden sol taraftaki durağın arkasında yer alıyor.

MURAD-I MÜNZEVÎ HAZRETLERİ 'Bereketi görülen makamlardandır'

Murad-ı Münzevî Hz., 1644 yılında Buhara'da doğar. Babası Semerkand nakibüleşrafıtır. Yani seyyid ve şeriflerin işleriyle ilgilenen makamdadır. Üç yaşındayken geçirdiği felç sonucu kötürüm kalan Hazret, buna rağmen neredeyse dünyayı dolaşır. Tahsil yaşı geldiğinden Keşmir'e gider. Burada din ve fen ilimlerini öğrenir. Daha sonra Hindistan'a geçer ve İmam-ı Rabbanî'nin oğlu Muhammed Masum Farukî Hazretleri'ne talebe olur. Bağdat, İsfehan, Buhara, Belh ve Semerkand'ı ziyaret eder. Kötürüm olmasına rağmen üç kere de kutsal topraklara giderek Hacc farizasını yerine getirir. II. Mustafa, kendisine Şam'da bir köy verir. Bir müddet burada kalan Murad Münzevî, 1681 yılında 30 yaşındayken İstanbul'a teşrifte bulunur ve Eyüp Sultan civarında ikamet eder. Bu arada dördüncü kez Hicaz'a giden Hazret, Mekke'de bir süre talebe yetiştirir. 1708'de ikinci kez İstanbul'a gelir. Kısa bir müddet Bursa'ya gider. İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri onun için, "İlahî aşk sahiplerine Murad-ı Münzevî'nin kabrini ziyaret etmek lazımdır. Bereketi görülen makamlardandır." ifadesini kullanır. El-Müfredatü'l-Kur'aniye adlı tefsirinin dışında başka eserleri de mevcuttur. Yazma eserleri bugün Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunuyor. 1719 senesinde vefat eden Murad-ı Münzevî Hazretleri, 75 senelik hayatına, engelli olmasına rağmen çok şey sığdırır.

Nasıl gidilir?: Eyüp ilçesinin Nişanca semtine gelindiğinde Kanal 7 binası görülecek. Burayı yaklaşık 100 metre geçtikten sonra sağ tarafta yer alan tabelalar şu an restore edilmekte olan Murad-ı Münzevî Hazretleri'nin türbesini işaret ediyor.

 

YORUMLAR 5
  • Kemal İsmet Erol 10 yıl önce Şikayet Et
    Ne okudun ne öğrendin ne bildinse berheva, Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez. Şehidler gibi Enbiya ve Evliya da Allah yolunda olup diridir. Bir âyet-i kerime meali: (Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Bilakis onlar diridir, ama siz bunun şuurunda değilsiniz.) [Bekara 154] Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki; Nasibi olan kurtulur.Kurtulmak demek Rabbimizin dinini doğru öğrenmek demektir. Peygamber efendimiz Kurana, bana uyan buyurmadı, bana ve eshabıma uyan kurtulur buyurdu. hiç zorunlu olmadığı halde Eshabını da söyledi. Onlardan nakledenleri öğrenmek var (nasibi olan onları öğreten mezhep alimlerimizi tanır), Kur'an kendisine gelmiş gibi anlamlar çıkarıp onları yok sayanlardan (mezhepsizlerden vb) öğrenmek var.
    Cevapla
  • Kemal İsmet Erol 10 yıl önce Şikayet Et
    Yunus söylersin hazırdan, İmdat beklersin Hızırdan, Çok dikkat et o huzurdan, Seni ırak ede bir söz. Allah yolunda olan şehid ölmez diyorlar, ancak Peygamber ölüdür diyorlar. Yahu, Peygamber Allah yolunda değil midir? Peygamber Allah yolunda olmazsa şehid nasıl olur ki? Peygamber mi üstündür şehid mi? Şehidin müslümanlığı da şehidliği de o yüce Peygambere iman etmeye bağlı değil midir? Bir yandan şehitler ölmez diyorlar, diğer yandan inkâr ediyorlar. Hem inanıp hem de böyle olmaz diyene deli demezler mi? Deli değilse, maksatlı değiller midir? Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Bir kimse, din kardeşinin kabrini ziyarete gider ve mezarı başında oturursa onu tanır ve selamına cevap verir.) [İbni Ebiddünya].Resulullah, kabirdekilere selam verin buyurdu. Bunun için, Esselamü aleyküm, ya ehle daril-kavmil müminin denir. Böyle selamın da, işiten ve anlayan kimseye söyleneceği belli bir şeydir. İşitmeselerdi, yokluğa ve taşa selam vermek olurdu.
    Cevapla
  • Faruk Doğrusöyler 10 yıl önce Şikayet Et
    Ölüm-2.... Velev ki kabirdeki ihlaslı bir kul olsun, sana faydası ne? Allah(cc) cümlemizi Kur'an ve sünnet ışığıyla imandan uzaklaştırmasın, sırat-ı mustakim'den ayırmasın. ***Evliyanın yüzü suyu hürmetine*** diye dua edenlere de tez zamanda hatasını görüp tevbeyi nasip etsin.
    Cevapla
  • Faruk Doğrusöyler 10 yıl önce Şikayet Et
    Ölüm-1.... Ölüm ve sonrası Kur'an-ı Kerim'i, peygamberin söylediklerini anlamayanlar için bilinmez gelebilir, insanlar bu dünyaya imtihan için geldiler, kimileri ömürleri boyunca sırat-ı mustakim den ayrılmadı, öldüklerinde de onlara veli, ermiş, yatır vb isimler takıldı sonra bu iş çığrından çıktı ve insanlar Allah(cc) ile aralarına bu ölüleri koymaya başladılar, araya hatırlı kişi almak gibi, Allah(cc) biz gizlesek de açığa vursak da ne söylediğimizi bilir, bu yatırlara gidip onların hürmetine bana şunu şunu ver/nasip et demek şirk dir, o kabirlere giden millet şimdi biraz akıllanmış ben Allah(cc) dan istiyorum diyor, tamam istiyorsun güzel de orda ne işin var?
    Cevapla
  • tektanri.com 10 yıl önce Şikayet Et
    Dikkat edin ?. Zümer/3. Kesinlikle, din sadece ALLAH'a aittir. O'nun dışındakileri evliya (dostlar) olarak edinenler, "Onlar bizi ALLAH'a daha fazla yaklaştırsın diye biz onlara tapıyoruz." (derler). Ayrılığa düştükleri bu konuda onların arasında ALLAH karar verecektir. ALLAH kuşkusuz, yalancıları ve nankörleri doğru yola iletmez.
    Cevapla