Şimdiden geçmiş olsun!

Hakim çevrelerin, daha doğrusu bir zamanlar kendilerini her şeyin sahibi ve yönlendiricisi kabul edenlerin durumu vahim... Akıllarına eseni yaptıkları ve yaptırdıkları günler geride kaldı.

  • GİRİŞ23.04.2014 09:03
  • GÜNCELLEME23.04.2014 09:08

Cumhurbaşkanının artık millet tarafından seçilecek olması, eski günlere bir şekilde dönebileceklerine dair ümitlerini de tümüyle berhava etmiş durumda.

Ağustos'ta yapılacak seçimlerle ilgili olarak, 'Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasın'dan başka söyleyebildikleri bir şey yok.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması durumunda AK Parti'nin belki zayıflayabileceği beklentisi, tek tesellileri.

Ancak, kurulduktan itibaren katıldığı 8 seçimde de oylarını artırmayı bilen yapının, bundan sonrasını da mutlaka düşünmüş olduğunu bilmeleri, bu tesellilerini de işe yaramaz hale getiriyor.

Bir zamanların burnundan kıl aldırmayan mütegallibeleri, Milleti artık kandıramayacak olmanın rahatsızlığı içerisinde, seçim dışı çareler arayışındalar... Ancak bunun da işe yaramadığının farkındalar.

'Aç oy gizli tasnif yöntemi'yle yapıldığı bilinen 1946 seçimlerini saymaz isek, 1950'den itibaren yapılan genel ve yerel her seçim, kendi çapında büyük bir önem arz etmişti.

 Siyasetin ve tabii ki siyasi belirleyiciliğin kendileri tarafından kullanılması gerektiğine dolayısıyla halkın bağrından gelen birilerine bırakılmayacak kadar önemli bir iş olduğuna inanan hakim çevreler, uzunca bir dönem siyasetin merkezinde yer almayı ve kitleleri basit birtakım tavizlerle kandırmayı başarmışlardı.

Ancak "Halk plajlara akın etti, vatandaş denize giremiyor" gibisinden inciler yumurtlamalarıyla tanınan kesimler, insanımızın seçimlerin anlamını kavramaya başlamasıyla birlikte, gelecekte işlerin kontrolden çıkabileceğini anlamışlardı. Bu sebeple, sistemlerini ayakta tutacak mekanizmaları sık sık tahkim etme yoluna gittiler.

Kayıtsız şartsız Millete ait olması gereken egemenliği, kayıtsız şartsız hakim çevreler tarafından kullanılabilecek hale getirmek ve bunu sürekli kılabilmek için oluşturdukları mekanizmaların farkına varılıp, bunların normalleştirilmeleri epey bir zaman aldı.

Şu an itibariyle, kendilerini bu memleketin sahibi olarak görmekle beraber, milletimize ait değerlerle başı hoş olmayanlar, tam anlamıyla ne yapacaklarını bilemez haldeler.

Siyasi alanda istemedikleri gelişmeler sebebiyle mecburen geriye çekilip, tahkim ettikleri mekanizmaların frenleme ve gerekirse dışarı atma fonksiyonlarına sığınanlar, şu anda bunların da istedikleri gibi çalışmadığının ve artık çalışamayacağının farkına varmış olmanın şokunu yaşıyorlar.

Cumhurbaşkanlığı, sistemi koruma daha doğrusu hakimiyeti kesinlikle gerçek sahibi olanlara teslim etmeme niyetinde olanların en önemli kırmızı çizgilerinden birisi oldu her zaman.

İşleyişe çok karışmayan insanların oturduğu bir makam olsa da, sistem açısından sembolik bir önemi olduğundan, hakim çevreler genellikle kaybedilmemesi gereken bir kale olarak bakmışlardır oraya. Bu da, hemen her cumhurbaşkanlığı seçiminde olağanüstü denilebilecek olaylar yaşanmasına sebep oldu.

Halkın sevdiği ve takdir ettiği, ama hakim çevrelerin hoşlanmadığı insanlar, dönem dönem siyasi iktidarı kazanmış olsalar da, cumhurbaşkanlığı makamına mutlaka sistemin içinden birilerini getirme gayreti hep gündemde oldu. Bu amaçla, mesela Prof. Dr. Ali Fuat Başgil örneğinde olduğu gibi, gerektiğinde silahla tehdit yolu bile denendi.

Geriye doğru baktığımızda, kısa sürmüş olsa da Rahmetli Özal'ın cumhurbaşkanlığı kırılma noktası oldu ve nihayet Abdullah Gül'ün bu makama seçilmesi ile de, Cumhurbaşkanlığı  gerçek anlamına kavuştu.

Şimdi Turgut Özal'la başlayıp Abdullah Gül'le zirve noktasına ulaşan değişimin daha ileri bir aşmasına hazırlanıyoruz. Artık Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilecek. Sadece bu durum bile oldukça ileri bir aşama olmasına rağmen, işin daha da güzel hale getiren husus; halkla aralarında mesafe olan insanların artık cumhurbaşkanlığına heveslenme imkanlarının ortadan kalkmış olması.

Ağustos'ta yapılacak seçimler için kimlerin Cumhurbaşkanlığı için aday olacağı ve netice olarak kimin seçileceğini, bilmiyoruz. Şimdilik söylenebilecek tek şey, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yapacağı tercihin, temel belirleyici olduğu.

Her gönülde bir aslan yatar denilir. Dolayısıyla, herhangi bir ihtimal gözükmüyor bile olsa, bu makamı gönüllerinden geçirdikleri anlaşılan birçok isim, kıyısından köşesinden de olsa, konuya olan ilgilerini belli etmeye başladılar.

Cumhurbaşkanlığını gönüllerinden geçirdikleri ya da birileri tarafından cumhurbaşkanı adayı olarak düşünüldükleri  anlaşılan bu kişilerin bariz vasıfları ise, bunun işe yaramayacağı artık iyice ortaya çıkmış olmasına rağmen, hakim çevrelerin kayığına binme konusunda oldukça istekli olmaları.

Ağustos'ta yapılacak seçim, hakimiyetin artık gerçek sahipleri tarafından kullanılacağının ve böylelikle bilinen, bilinmeyen bütün vesayetlerin kalkmış olacağının da müjdesi olacak. Ve yaşadıkları ülkenin insanını yok sayanlar, unutmaları mümkün olmayan bir ders daha alacaklar, inşallah.

Ne diyelim, şimdiden geçmiş olsun!..

Ekrem Kızıltaş - Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat