Diyabet hastaları doktorlarını dinlesin
Diyabetin (şeker hastalığı) hayat boyu tedaviyi ve düzenli beslenmeyi gerektiren kronik bir hastalık olduğu belirtildi.
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Alper Usluoğulları, Ramazan ayında oruç tutan diyabet hastalarının hem düzensiz beslenmeleri hem de tedavilerini aksatmaları nedeniyle ciddi sorunlar yaşayabileceklerini belirtirken, oruç tutan hastalardaki en önemli sorunlardan birinin hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) olduğunu vurguladı.
Doç Dr. Alper Usluoğulları, Müslüman nüfusa sahip 13 ülkeden 12 bin 914 diyabet hastasının katıldığı, diyabet üzerinde Ramazan ve orucun etkisinin araştırıldığı EPIDIAR çalışmasında, diğer aylarla karşılaştırıldığında Ramazan ayında ciddi hipoglisemi (hastaneye yatışı gerektiren) sıklığı (7.5 kat fazla) bulunduğunu söyledi. Hipogliseminin terleme, baş dönmesi, açlık hissi, halsizlik gibi belirtilerle kendini göstereceğinin altını çizen Usluoğulları, müdahale edilmezse bilinç kaybı, nöbet ve koma gibi ciddi sorunlara yol açabileceğini savundu. Usluoğulları, “Diyabetli bireylerin tamamı hipoglisemi yaşamazlar ancak inisülin ve oral antidiyabetik ilaç kullananlarda (özellikle inisülin salgılatıcı olanlar) hipoglisemi riski daha fazla ve yaygındır" dedi.
Ramazan ayı yaz dönemine denk geldiği için aç kalınacak sürenin 16-17 saati bulduğunu hatırlatan Doç. Dr. Usluoğulları, “Bu nedenle sahurda özellikle sebze, kahverengi ekmekler, tahıllar ve baklagiller gibi hem lif içeriği yüksek hem de emilimi daha uzun sürede olan gıdalar alınmalıdır. İftarda ise yağlı ve şekerli gıdaların tüketiminin azaltılması, az miktarda yenmesi ve iftar ile sahur arasında 1-2 ara öğün yenmesi gerekir. Ayrıca bol su tüketilmelidir. Çünkü sıvı alımındaki azlığa bağlı olarak özellikle otonom nöropatisi olan hastalarda ortostatik hipotansiyon ve buna bağlı senkop (bayılma) gelişebilir. Bunun sonucunda da düşme ve düşmeye bağlı yaralanmalar söz konusu olabilir" tavsiyelerinde bulundu.
İNSÜLİN BAĞIMLILARI DİKKAT
İnsülin bağımlılarının dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Usluoğulları, “Tip 1 (insülin bağımlı) diyabet ile günde 4 doz insülin yapan tip 2 diyabet hastaları ramazan öncesi son 3 ay içinde diyabetik ketoasidoz nedeniyle hastaneye yatmış hastalar, sık hipoglisemi yaşayan, hipoglisemiyi fark edemeyenler, gebelik, diyabet ile birlikte kalp hastalığı, kronik böbrek yetmezliği gibi ek risk faktörü oluşturacak hastalığa sahip olan bireylerin oruç tutması tavsiye edilmiyor. Ancak her hasta aldığı tedavi ne olursa olsun bireysel olarak değerlendirilmeli" diye konuştu.
Doç. Dr. Usluoğulları, oruç tutan tüm diyabetik hastaların hekimin önerdiği sıklıkta parmak ucu kan şekeri ölçümü yapılması gerektiğini belirterek, “Kan şekeri ölçümü orucu bozmaz. Ölçülen kan şekeri 60'ın altında veya 300'ün üzerinde ise o gün oruç tutmamalıdır" diye konuştu.
Önemli uyarılarda bulunan Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Alper Usluoğulları, şunları söyledi:
“Oruç tutmak istiyorsanız, öncelikle takibinizi yapan doktorunuzla görüşün, mevcut sağlık durumunuzun oruç tutmanıza uygun olup olmadığını öğrenin.
Doktorunuz oruç tutmanızın sakıncalı olacağını söylüyorsa sözlerine kulak verin.
Doktorunuza danışmadan oruç tutmak istemeniz halinde hipoglisemi ve hiperglisemi tehlikesi ile karşılaşabilirsiniz.
Hipoglisemi riskini artıracağı için yoğun egzersiz ve spordan kaçının.
Oruç tutuyorsanız, yakınınızda veya çevrenizde oruçlu olduğunuzu bilen birilerinin bulunması önemlidir.
Hipoglisemi durumlarına karşın yanınızda meyve suyu, kuru üzüm, şeker ya da şekerli bir gıda bulundurun.
ORUÇ TUTMASI RİSKLİ HASTALAR
Oruç için yüksek risk taşıyan hastalar grubuna da değinen Usluoğulları, “Kan şekeri sık sık normalin altına (<60-70 mg/dl) düşenler, hipoglisemilerini fark etmeyen hastalar, kan şekeri düzeyleri iyi ayarlanmamış hastalar, Ramazan ayından hemen önceki dönemlerde diyabet koması atlatmış veya öncesinde koma hikayesi olan hastalar, gebe diyabetliler, yalnız yaşayan diyabet hastaları, yaşlı diyabet hastaları, oruç tutmaları yüksek risk taşıyan hastalar grubuna girer" dedi.
RİSKLERİ GÖZE ALIP ORUÇ TUTMAK İSTEYEN HASTALAR NE YAPMALI?
Doç. Dr. Usluoğulları, 'Riskleri göze alıp oruç tutmak isteyen hastalar ne yapmalı' sorusu üzerine şu cevabı verdi:
“Doktor ve diyetisyen yardımıyla günlük kalori miktarı ayarlanmış ve Ramazan ayına göre güncellenmiş bir beslenme programı uygulayın. İlaçlarınızın programını iftar ve sahurda alınacak şekilde hekiminizle birlikte yapın. İftar ve sahur arasında 'az' ama 'sık' yeme ilkesini uygulayın. Yani, sahur ve iftarda iki 'ana' öğün, iftardan sonra 1-1,5 saat arayla bir veya iki kez 'ara' öğünler yiyin. Sahur ve iftarın yanı sıra, gece saat 10-11 arasında alınacak bir ara öğün ile gün içerisindeki öğün sayısını en az üçe çıkarın. Yiyecek seçiminde; ekmek, pide, hamur işi yiyecekler, pirinç pilavı, makarna, patates ile şekerli yiyecekler gibi kan şekerini yükseltme potansiyeli yüksek yiyecekleri kısıtlayın.
Süt, peynir, yoğurt, yumurta, zeytin, sebze, kepekli ekmek veya ızgara tavuk gibi 'proteinden zengin' besinleri ve domates, salatalık ve meyve çeşitlerinin bulunduğu 'kahvaltı tarzı' beslenmeyi tercih edin. Mutlaka çorba, sebze ve zeytinyağlı yemekleri tüketin. Gün içerisinde aşırı acıkma sorununuz varsa kuru fasulye, nohut, mercimek, bulgur pilavı gibi protein ağırlıklı besinleri tüketin. Protein içeren besinler, midede daha uzun süre kaldığından, uzun süreli tokluk sağlar.
Tek seferde büyük porsiyonlar şeklinde beslenmek yerine, daha küçük ölçülü porsiyonları tercih edin. Uzun süre susuz kalınca, böbrek fonksiyonları bu durumdan olumsuz etkilenebilir. Diyabet hastalığının en çok hasar verdiği organlardan birisi olan böbrekleri korumak için iftar ile sahur arasında en az 2-2,5 litre (12-14 su bardağı) su için."